Diyabetik Ayaklar

Şeker hastalarında ortaya çıkan ayak yaralarına diyabetik ayak denmektedir.

Diyabet uluslarası önemli bir sorun ve sağlık bütçelerine de önemli bir yüktür. Her 6 saniyede 1 kişinin diyabet hastalığından hayatını kaybettiği (5 milyon kişi) hesaplanmaktadır.

Ülkemizde diyabetli hasta sayısının her yıl arttığı daha önce %7.2 bulunan diyabet oranının %13.7’ye yükseldiği tesbit edilmiştir. Buna bağlı olarak DA yarası ve infeksiyonlarının tedavi maliyeti, kardiyovasküler ve nörolojik hastalıklar için yapılan harcamaların hemen ardından geldiği hesaplanmaktadır.

Travmatik olmayan alt ekstremite ampütasyonlarının en sık sebebi olması nedeniyle diyabet hastaları, toplumun geneline göre belirgin olarak uzuv kaybetme riski altındadır.

Bu nedenle şeker hastaları için ayak bakımı ve yara özel bir önem ve tedavi gerektirir.

Periferik Nöropati

Duyusal sinirsel aktivitenin azalması ya da kaybı, en sık olarak ayakkabı vb. nedenli orantısız ve tekrarlayan basınç nedeni ile yara gelişimi olarak  karşımıza çıkmaktadır. Hatta tam kat deri kaybı ile kemik dokuya kadar gelişen ülserler ile karşılaşılmaktadır. Bunun yanı sıra, ısı ve kimyasal yanıklara, tırnak batması veya dipten kesinin hissedilmemesi yanında ağrı yanıtının olmaması da ülserlere yani yaralara neden olmaktadır. Ağrı hissinin önemli bir uyaran olması bir yana, özellikle ayak tabanındaki yaraların da gözden kaçması nedeniyle hastalar ancak ciddi enfeksiyonla seyreden kronik yara geliştiğinde sağlık merkezlerine başvurmaktadır. Sinir hasarı sonucunda deri kuru ve kolay yaralanabilir hale gelerek doku bütünlüğünün bozulmasına neden olur. Hasarlı alanlardan enfeksiyon ajanların geçişi kolaylaşır.

Periferik Arter (Bacak Atardamar) Hastalığı

Ülser ve ampütasyon açısından doğrudan etkisi olan bir durum da periferik arter hastalığı yani bacak atardamarlarının tıkanıklığıdır. Ayak ülserlerinin yarısına yakınında nöropati ve bacak atardamarlarının tıkanıklığı tesbit edilir. Kötü şeker kontrolü, diyabetin süresi, ilerlemiş yaş ve böbrek hastalığı; hem ülser riskini artıran hem de yara iyilişmesini bozan ortak risk faktörleridir.

Gerek enfeksiyonla mücadele için gerekli besin ve enerji kaynağının sağlanması gerekse de antibiyok tedavisinin etkinliğinin arttırılması açısından hasta muhakkak damar tıkanıklığı ve bunun tedavisi yani “revaskülarizasyon” açısından değerlendirilmelidir.

Diyabetik ayak ülserlerinde bilimsel olarak kanıt değeri en yüksek yardımcı tedavi yöntemi negatif basınçlı cihazların kullanılmasıdır. Negatif basınçlı yara bakım sistemlerinin ödemi azalttığı, ölü ortadan kaldırdığı, dolaşım, hücre çoğalması ve iyileşme dokusu oluşumunu hızlandırdığı gerekçesiyle yara iyileşmesine yardımcı olduğu gösterilmiştir. Hiperbarik oksijen tedavisi de ayak ülseri tedavisinde önerilebilmektedir. Büyüme faktörü içeren preparatların da yara iyileşmesini hızlandırdığına dair kanıtlar mevcuttur.

Uygun ayakkabı kullanımı, diyabetik ayak ülseri önlenmesi ve yönetiminde önemli bir basamaktır. Uygun bir diyabetik ayakkabı; derin ve yeterli genişlikte olmalı, yuvarlak uçlu ve yumuşak materyalden üretilmiş olmalıdır. Ayakkabıların çorapsız giyilmemesi, ayak deformitesi olanların terapötik ayakkabılar kullanması ve gün içerisinde basınç noktalarını değiştirmek amacı ile farklı ayakkabıların giyilmesi önerilir.

Balon anjiyoplasti özellikle diz altı arterlerin revaskülarizasyonunda ön plana çıkmaktadır. Cerrahi riski yüksek hastalarda tercih edilen ve majör ampütasyonu önleyebilen yöntemlerdir. Revaskülarizasyonda teknik olarak hedeflenen nabzın elle hissedilebilir hale getirilmesidir bu amaçla dizüstü ve altına bypass ameliyatları daha uzun süre açıklık sağlaması nedeni ile yapılmaktadır.

Diyabetik Ayak Yarası